Ağacım, inadına yaşayacağım

Ben mi seçtim ağaç olmayı? Ben mi istedim yalnızlığı? Ben de her canlı gibi düştüm ana rahmine.

Ağacım, inadına yaşayacağım

Ben mi seçtim ağaç olmayı? Ben mi istedim yalnızlığı?

Ben de her canlı gibi düştüm ana rahmine.

Hayvanlar veya insanlar da olduğu gibi ben de düştüm evrenin rahmine.

Tek farkla ki onların adı sperm hücresi, benim ki ise tohum.

Öyle diyorlar, öyle isim koymuş konuşup yazabilenler.

Oysa onlar gözle görülmeyen birer hücre iken ben görülebilen bir tohum idim.

Onların içinde büyüyüp geliştiği ana rahimlerine karşılık benim annem toprak, ana rahmim derinliklerdi. Çok önemli bir farkım daha vardı ama.

Diğer canlılar doğduktan sonra ilgi ve özenle büyütülüyor, koşuyor, hareket edebiliyorlardı.

Benim öyle bir şansım yoktu.

Toprağın altından üstüne çıkmayı başarabilirsem aynı yerde kalmaya mahkûmdum.

Bir yerlere gidemem. Hep aynı yerde kalmak zorundayım.

Başka bir deyişle doğduğum yerde öleceğim. Yine de hiç şikâyet etmedim.

Şikâyetin ötesinde çok mutluyum hatta.

Çünkü diğer canlıların aksine kimseyi öldürmüyorum, topraklarını işgal etmiyor, yağmalamıyorum.

Kimseye haksızlık yapmıyor, kimseyi aldatmıyorum. Bunun yanı sıra dallarımla, yapraklarım ve meyvelerimle birçok canlının yaşamasına katkıda bulunuyorum.

Onlar daha iyi nefes alıp verebilsinler diye soludukları havayı temizliyorum.

Yani yaşarken yaşatıyorum da. Yine de beni sevmiyor, beni düşünmüyorlar.

Zalim, insafsız, anlayışsız, nankörler.

Dallarımı kırıyor, bedenimi kesiyor, canımı yakıyorlar.

Hacetlerini bile gövdemde gideriyorlar.

Ben onlara temiz hava verirken onlar beni kirletiyor.

Daha bu sabah, sözüm ona iki sevgili aşklarını ölümsüzleştirmek adına isimlerini keskin bıçakla gövdeme kazıdılar. Ne bağıra bildim, ne ağlayabildim. Sesim çıkmadı.

Gerçi sesim çıksaydı of diye bilir miydim onu da bilemiyorum.

Çünkü ben bir ağaçtım. Sevgililerin mutluluğu için her halde yine acımı içime gömerdim.

Yine öyle yaptım. Bunu bile anlayamadılar, bilmediler.

Sevgililerin büyük bir zevkle canımı yakmaya devam etmeleri yetmiyormuş gibi beraberlerinde ki onlara çok sevimli gelen ve çok sevdiklerini gösterdikleri köpekleri de başka bir yer yokmuş gibi tüm mesanesini üzerime boşaltmaz mı?

Nasıl da pis kokuyordu. Köpek efendi işini bitirdikten sonra çok rahatlamış olacak ki oradan oraya hoplayıp zıplamaya başladı.

Ben ise bir yandan acıyan canım bir yandan da bu iğrenç kokuyla baş başa kaldım.

Yıkana bilmem için iyi bir yağmura ihtiyacım var.

Gökyüzüne bakıyorum yağmaya pek niyeti yok.

Rüzgâr olurda bir bulut imdadıma yetişir diye dallarımı sallıyorum umutsuzca.

Nafile, ne duyan, ne gören oluyor yine.

Biliyorum, belki susuzluktan belki insanların kesecek olmasından sonra kendi yalnızlığımla ben de öleceğim.

Ancak yaşatmak için bulunduğum yere tohumlarımı bırakacağım yine.

Tohumlarımın bir kısmı rüzgâr veya yağmur sularıyla benden uzaklarda yeşerecek.

Olsun. Onlarda benim gibi diğer canlıların daha iyi yaşamasına yardımcı olacaklar.

Ben ölürken de çoğalacağım. Anneler gibi, kadınlar gibi.

Varsın sesim duyulmasın, ağladığım görülmesin.

Ben bir ağacım. İNADINA YAŞAYACAĞIM.

Yaşatmak için yaşayanlara tüm dillerden SELAM OLSUN.

Bugün yüreğim Cumartesi.

Bugün yüreğim anneler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu