Herkese ve her şeye rağmen

Bhagavad Gita, Hintlilerin en eski destanlarından biri olan Mahabharata’nın içindeki bölümlerden biridir.

ayşe ay yazar

YOGA
Bhagavad Gita, Hintlilerin en eski destanlarından biri olan Mahabharata’nın içindeki bölümlerden biridir. “Kutsal Şarkı”, “Yaratıcının Şarkısı” anlamlarına gelir. Kendi öz kuzenleriyle bir savaş meydanında bulunan Arjuna savaşmak istememektedir.

Krishna ise savaşmanın onun dharması olduğu ve bunu yapmazsa kendini gerçekleştiremeyeceğini söylemektedir. Burada söz konusu olan savaş bildiğimiz manada bir savaş değildir. Kişinin kendini herkese ve her şeye rağmen gerçekleştirme mücadelesinde bilfiil var olmasıyla ilgilidir.

Kendin olmak için, varım diyebilmek için çoğu zaman doğru bildiğini unutup yüreğinin gerçekleri üzerinden yürümen gerekiyor. Ancak o zaman yaşadım, yaşıyorum, yaşamımın hakkını her şeye rağmen verebiliyorum diyorsun. Her zaman huzur, sakinlik, huşu olmuyor.

Bazen kendini çatışmanın tam ortasına atman ve dişinle tırnağınla savaşman gerekiyor. Senin olanı, seni sen yapmanı kazanmanın mücadelesini vermen gerekiyor.

İnsan olma yolunun böyle olduğunu düşünüyorum ve böyle deneyimliyorum. Bu yolda bazen gülüyorum, bazen ağlıyorum, bazen de öfkelenip duruluyorum. Her ne olursa olsun hep öğreniyor, öğrendiklerim doğrultusunda gelişip olgunlaşıyorum.

Acılı bir yol olduğu doğrudur ama öğretilmişlikler üzerinden mış gibi bir yaşamdan çok daha güzel olduğunu düşünüyorum. Tüm bunları niye mi yazdım? Zeynep Aksoy’un yoga eğitim programında ele aldığı bir konuydu.

Daha sonrasında da patreon adlı siteden de konuyu detaylıca tartıştı, hatta tartışmaya da devam ediyor. Kendisinin ve eşinin paylaşımları sayesinde hayata bakış açımda etkili dönüşümler ve değişimler oluyor. Teşekkürler.

ayşe ay yazar

BÜYÜKADA

Hayatta her şeye rağmen var olabilme mücadelesinden biraz olsun uzaklaşabilmenin bir yolu da seyahat bana göre. İçinde bulunduğun şartlardan ve hayattan coğrafi olarak uzaklaşıp ortam değiştirmeyi, başka hayatlara, yaşamlara tanıklık etmeyi hep sevmişimdir.

Fakat son bir senedir pandemi ve başka bir takım koşullar yüzünden seyahat etmeye pek vakit ayıramadım.

Bu yüzden de İzmir havalimanında İstanbul uçağını beklerken yüreğim alışık olduğu bir mutluluğu gerçekleştirmeye can atıyordu.

İstanbul’a varır varmaz bulduğum ilk yurtdışı uçağıyla çok daha uzaklara gitmek, biraz orada yaşamak.

Tabi ki böyle bir şey söz konusu bile değildi. İstanbul’da kaldım. İstanbul’da gezdim.

Yurtdışı seyahatlerimde bir aktarma şehri gibi gördüğüm heybetli İstanbul’u detaylı tanımanın vakti gelmişti belki de…

İstanbul’da iki gece üç gün kaldım.

Cadde Bostan tarafında sahil ve parkta uzun yürüyüşler yaptım. Bir de vapurla Büyükada’ya gittim.

Büyükada’nın yeşilliğine ve eski evlerine hayran kaldım. İstanbul’da gezilecek daha çok yer var…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu