KIRMIZI EKİNEZYA 

Sonbaharların ardı soğuktur. Karlar yağar parlak turuncu ve sarımsı yeşile kayan bağlara.

Köşe Yazısı
 
Sonbaharların ardı soğuktur. Karlar yağar parlak turuncu ve sarımsı yeşile kayan bağlara. Buz tutar bir zamanlar doğanın neşesiyle çağlayan nehirler. Ya gökyüzüne selam duran sıradağların şahlanışı, kelebeklerin ömrü kadar sevinmeyen gülüşlerin kahkahaları yankılanır. Ve ağlayışlar kurutur gözleri.
 
Kaşların okları fırlar bakışlarından gözlerin alabildiğine. 
Bir tek vurulan hisseder acısını. Bir de vuran bilir heyecanını. 
Bir nefes alırken hiç batar mıydı göğsüne? 
Kapanır mıydı gözlerin bir bilinmeze? Aklın bulanır mı durup dururken? Boğazın düğümlenir mi hüzünlü bir tek söze? Yaslanır mıydın olacağa bağlandığın bir olmaza? Sesin kısılır mıydı bir ismin hecelerine? Ve sonra her şeyi bırakıp çekip gitmek istersin de yürümez ayakların. 
 
 
*****
 
Bahçede duran güllerin son yaprakları da düşüyor. Bir tek dikenli dallar kaldı geriye. Camlar buğulu, kuşların kanatları bir başka çırpıyor. Adlarını yazıp yazıp siliyorum. Bulutlar gri renklere esir olmuş. 
 
Nefesimin buharıyla buğulanan camlara artık bir adam bir de kadın çiziyorum. Ya bir gün canlanırsa diye. Çıkarsa camdan yürürlerse boşluğa çağıracağım onları. Gitmeyin sizi ben çizdim kimsesizliğime kimse olur musunuz diye sorarım. 
 
Yine canlanmadılar. Yine sildim onları. Gözlerimden süzülen bir kaç damlayı silmeye kalktı babaannem. Başı her zaman ki gibi sağa yatık, dudakları bükük, elleri ikiye örülmüş saçlarımı okşamakla meşguldü. 
 
Acımak rahmet göstergesi belki de ama acınmak dünyanın en kaldırılmaz yükü benim için. 
 
Sahi neden gidene geride bıraktıkları sorulmuyor ki? 
 
*****
 
Arabanın sileceği yağmura yetişmiyor yollarsa buz pateni gibiydi. Babam da sağa çekti arabayı. Yağmurun dinmesini bekliyorduk. Camdan dışarısı çok güzel görünüyordu. Kırmızı ekinezyalar gülümsüyordu sanki. Ortasında ki renkli dikenler yüreğime batıyordu. 
 
Babama arabadan inip biraz çiçek toplayacağımı söyledim. Ama o da annem de sinirli bir şekilde hayır dediler. Çünkü yağmur henüz dinmemişti. Bir kaç dakika küstüm onlara ve yüzümü ekşittim. Annemle babam dikiz aynasından bana bakarak hadi in o zaman ama bir iki tane al ve hemen arabaya bin gideceğiz şimdi dediler.
 
Heyecandan kalbim duracak gibiydi. Kapıyı açtım yağmur hafiften çiseliyordu sadece. Koşarak, demin bana gülen, dikenleri yüreğime batarcasına bakan ekinezya çiçeğine doğru koştum. Ne güzel görünüyordu. Kırmızı, mor ve pembe renklilerinden toplamaya başladım. Sağ elimi doldurmuş sol elimle de toplamaya devam ettim. Babaanneme de verecektim çok sevinecekti.
 
Yağmur bastırırken babam kornaya basmaya başladı. Kalktım ve arabaya doğru koşmaya başladım. Ama annemle babam bana bakarken arkadan hızla gelen kamyonu görmediler. Yapabildiğim tek şey sadece gözlerimi kapatmak.
 
*****
 
Sonbaharın çiçekleri hüzünlü artık. Her açtığında kalbimde yaralar da açar. Her renk solar dediler ama acının rengi hiç bir zaman solmadı gözlerimde.
 
Babaannem çok sevdiğim ekinezya çiçeklerini vazolara koyar ve bende o çiçeklerin renklerine bürünürüm. Kırmızılı olan annemi hatırlatır bana. Mor olanı ise babamı. Babaannem hiç bir rengi sevmez. En güzel çiçek rengi evlattır der. O olmayınca tüm renkler gridir yavrum der.
 
*****
 
Çiçeklerin aklı olsa hiç güzel olurlar mıydı? Bak kar yağmaya başladı. Şimdi güzellikleri solacak soğuktan. Onların sobalı evi yok ki. 
 
****
 
Karlar yeryüzüne birer melekle inerler derdi babaannem. Hiç birbirine değmezler.
 
Hep annen baban yukarıdan sana bakıyorlar gülümse diye de söylerdi bana. 
 
Eğer onlar da kar gibi yukarıda ise karları yeryüzüne getiren melekler anne babamı da getirirler mi?
 
… 
Sevgi ile kalın 
 
…. 
Mehmet Sebih ALTUN 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu