Düşün düşün içine at

Yazıp çiziyor muyuz? Sosyal ortamlarda birkaç kelam ediyor muyuz?

Düşün düşün içine at

Hayır, aslında karnımızdan konuşmaya çalışıyoruz. Kuşdilince meramımızı anlatmaya çabalıyoruz.

Niye mi? Çünkü çok uzun zamandır fikir beyan etmek, eleştirmek, sorgulamak yürek istiyor!
Anında derdest edilme riski! Ceza Kanunlarında yeri olmasa da “ağır eleştiri”, “ima yoluyla hakaret” gibi suçlar icat edilmiş!

Ben bu yazıyı yazarken bile o denli zorluyorum ki kendimi kelimeleri seçerken!
İleri demokrasi dedikleri bu herhalde!
28 Şubat sürecinde bu dönemki kadar tedirgin değildim…

Ülkedeki yazılı ve görsel medyanın %95’i yandaş. Adeta bir kesimin borazanı! Halkın doğruları öğrenmesi için hemen hemen hiçbir iletişim kanalı yok. Belki biraz sosyal medyada, neler olup bitiyor görebiliyoruz.

Demokrasinin güdümsüz ve gerçekten uygulandığı bir düzende, herkes herkesi hakaret etmeden özgürce eleştirebilir. Yine herkes en aykırı fikirlerini dahi özgürce ifade edebilir.

“Düşüncesini söyleme özgürlüğü olmayınca, özgürlük yok demektir.” der Voltaire.
Charles Bradlaugh ise şöyle söyler: “Konuşma özgürlüğü olmadan gerçeği aramak mümkün olamaz. Gerçeği keşfetmek işe yaramaz. Konuşma özgürlüğünün binlerce kez kötüye kullanılması inkar edilmesinden daha iyidir. Kötüye kullanım bir günde ölür ama inkar edilmesi hayatları yok eder ve ırkımızın umutlarını gömer.”

Bir toplum özgür olmadan gelişemez diyorum, ama kendi kendime diyorum tabi…

Yandaşsanız düşünebilir ve ifade edebilirsiniz elbette.

Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Sami Selçuk da şunu demiş: “Düşünce yasakları her zaman toplum zararıdır. Yasaklanan düşüncenin bütünü ya da bir kesimi doğruysa doğrudan, yanlış ise doğrunun daha belirgin biçimde ortaya çıkmasından yoksun kalan bir toplum yoksullaşacak, yeni tezlere ulaşamayacak, olduğu yerde duracaktır.”

Neyse, düşün düşün, içine at…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu