BİR DUYGUYU KOVALAMAK (CHASING A FEELING)

Sokak ev olduğunda…

AYŞE AY mail Melike Yıldız 1

Birleşmiş Milletler’in yayınladığı rapora göre dünyada 100 milyona yakın insan ailelerinden kopuk sokaklarda yaşıyor. Bunların 70binden fazlası STK’nın 15 yıldır yaptığı bir çalışmanın sonucuna göre Türkiye’de bulunmakta. İnsanların sokakta yaşamayı tercih etme sebeplerinin başında aile içi şiddet ve ekonomik problemler geliyor. Bu insanlar aslında toplum düzenini ret ederek kendilerini normal dışı/garip denilecek bir yaşama teslim ediyorlar. Onların yaşamı toplumun etiketleri, normları, ahlak değerleri ve kurallarından bağımsız. İçinde bulundukları topluluk başka bir öğretiye ait, hatta kendini yaşamışlık içinde deneyimle var eden şartlara ve zamana göre rahatlıkla esneyebilecek, öğreti sahibinin bile bir dakika sonrasını bilemediği bir öğreti. Yaşadığımız toplumda en iyi olanlar yaşamını sürdürme, başarılı olma şansına sahip. Peki evsizlerdeki değer nedir? Kim hayatını devam ettirebilir, evsizlerde başarısızlık nedir? Kıskançlık, hasetlik var mıdır oralarda? Aşk var mıdır? Kural var mıdır? Sokak ev yerine geçtiğinde nasıl bir yerdir?

Sokak ev olduğunda sokak müzisyenlerinin işlevi nedir?

“evsiz” ve “sokak”  kelimeleri bana sokak müzisyenlerini çağrıştırıyor. Bazen sokaklarda yürürken uzaktan duyduğum bir müziğin verdiği hisle bambaşka yollara sapabiliyorum. Sokak müzisyenlerine bayılıyorum, yaşamalarını istiyorum, sokakları notalarla süsleyip tıpkı bana olduğu gibi insanları yüreklerinden bir yerden yakalamalarını diliyorum. İşte Glass Caves’ın son parçası “Chasing a Feeling –Bir  Duyguyu Kovalamak” şarkısını dinlerken bu yüzden çok heyecanlandım. Glass Caves altı yıl önce sokaklarda müzik yaparak para kazanmaya başlamış. Sonra kendi olanaklarıyla albümlerini çıkartmışlar.

 

don kisot

Don Kişot – bir illüzyonun peşinde

“Bir Duyguyu Kovalamak” eyleminde hiç bulundun mu? Duyguların asla güvenilmez, değişken ve oyuncu olduğunu bilmene rağmen onun peşinden gittin mi? Ya da hayatını duyguyu kovalamak üzerine kurabilir misin? Bir duygunun süresinin bilimsel olarak sadece 90 saniyeyle sınırlı olduğunu bile bile bunu yapar mısın? Yaparsan ne olursun? 90 saniyenin sonunda ne olur? Galiba 90 saniyenin sonunda hayallerinle baş başa kalırsın. O 90 saniyeye yüklediğin anlamlarla bir dünya kurarsın ve belki de bu alemde yaşamayı tercih edersin. Tıpkı Don Kişot’un yaptığı gibi kah yel değirmenlerine savaş açarsın, kah bir prensese aşık olursun ve yine toplumun dışında kalabilirsin. Don Kişot’un bu durum umurunda değildi, senin umurunda olur mu? Evsiz olmayı tercih eder misin?

Ya tutarsa:)

Şu aralar farkındalık, mindfulnesshttp://www.oncebanasor.com/bir-caresi-bulunur-elbet/ çok popüler kelimeler. Bu kelimelerin ardında yatan öğretilerin çok yararını gördüm, görüyorum. Fakat itiraf etmeliyim ki bazen bir şekilde bana çok sıkıcı geliyor. Yani ben sürekli farkındalık halinde yaşamak istemiyorum. Bazen tıpkı Don Kişot gibi bir saniyesinde kül olacak bir kor parçasını kuyruklu yıldız sanıp kovalamak istiyorum. Kovalarken hayaller kurup heyecanlanmak istiyorum. Sonra biraz hayal kırıklığına uğrayacaksam da umurumda değil. O da onun tuzu biberi olsun.

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu