Ayşe Ay Yazdı: Aşkın Bununla Ne İlgisi Var?

Zaman akıp geçerken 2020’nin de sonuna yaklaşıyoruz. Her sene yeni yıl için dileklerimi sıraladığım bir yazı yazmaya gayret ederim.

Aşkın Bununla Ne İlgisi Var?

Corona salgını ve yasakları hız kesmeden ilerliyor. Zaman akıp geçerken 2020’nin de sonuna yaklaşıyoruz. Her sene yeni yıl için dileklerimi sıraladığım bir yazı yazmaya gayret ederim. Geçen sene yazdığım yazıyı düşünüyorum da ne kadar çok şımarmışım.

Bulutların üstünden abartılı dileklerle dolu, biraz komik az buçuk gerçek bir yazıydı. En önemlisi de yazıyı yazarken inanılmaz eğlenmiştim. Bu sene ne yazabilirim diye düşünüyorum. Meğerse uçuk kaçık hayal kurmak bile lüksmüş… En iyisi ben bugünün konusuna döneyim, sana aşk ilişkilerini konu alan bir kitabı anlatmak istiyorum: Aşkın Halleri – Alper Hasanoğlu.

Bu kitap bana Engin Geçtan’ın kitaplarını sevdiren instagram arkadaşımın önerisiydi. Sanırım onun önerisi olmasaydı bu kitabı almazdım. Çünkü kitabın adı bende sanki popüler sevgili bulma ve elinde tutma kılavuzu okuyacakmışım gibi bir his uyandırdı. Arka kapak yazısı da hislerimi onaylar gibiydi. (Belki de piyasada o kadar çok aşk başlıklı kitap var ki ben böyle düşünmeye şartlanmıştım.) Hatta bir an kitabı okumamayı bile düşündüm.

Sonra hadi ilk bölümü okuyayım duruma göre karar veririm dedim ve kitabı elimden bırakamadım. İki günde kitabı bitirdim. Bu kitapta ilk defa vurucu cümlelerin altını çizmedim. Kitap bol bol sorular soruyordu. Yazarın dili o kadar sade, üslubu o kadar samimiydi ki sanki benimle konuşuyordu.

Aşk, ilişkiler hakkında düşüncelerini, araştırmalarını, yaptığı bir takım çıkarımları anlatıyordu. Fakat samimiyetle bazı soruların cevaplarını bilmediğini de ifade ediyordu. Anladığım kadarıyla söz konusu ilişkiler ve aşk olduğunda bir noktadan sonra her şey yetersiz kalıyordu.

Bana göre kitap aşkın sosyolojisini anlatıyordu. Bir aşk ilişkisi başlangıçtan itibaren adım adım ele alınıyor ve her aşamanın nedenleri ve niçinleri sorgulanıyordu. Tabi bu arada teknolojiyle değişen dünya ve bunun aşk ilişkilerine yansıması, toplumda kadın rolünün değişmesinin yarattığı etkiler de ele alınıyordu.

En önemlisi de kutsal aile kavramının nasıl oluşup güçlendiği ve günümüzde ne hale düştüğü de detaylıca irdeleniyor. Dünyada Latin Amerika, Hindistan gibi farklı kültürlerde aşk ilişkilerinin nasıl yaşandığı ve Türkiye’de durumun ne olduğu da tartışılıyor.

Böylece bireyin yaşadığı aşk ilişkisiyle oluşan halkanın çapı gittikçe büyüyor ve büyük resim ortada az buçuk belirmeye başlıyordu. Fakat büyük resimde belirsiz tam seçilemeyen, ya da olması gerekip orada olamayan hallerde vardı. Bu belirsizlikler ve yokluklar soruları kaçınılmaz kılıyordu.

RESILIENCE

Kitabın sonunda yazar öğrenilebilir bir beceri olduğunu söylediği “resilience” becerisinden kısaca bahsediyor. Aslen bir fizik terimi olan “resilience” esnek ve dayanıklı olabilmekle ilgili. Yaşadığımız her ne olursa olsun sağlam ve güçlü durabilmek. Sorunları ve kaosu serinkanlılıkla karşılayabilmek, onları kabul edebilmek.

Sıkıntılı süreç geçtikten sonra da geçmişe takılıp kalmadan deneyimlerden kazanılan bilgelikle hayata kaldığımız yerden devam edebilmek. Sanırım sadece aşk ilişkisinde değil hayatın her anında ihtiyaç duyulan bir beceri “resilience”. (Bu arada sosyolog bir arkadaşım terimin çok yeni olduğunu ve daha Türkçe çevirisinin bulunmadığını söyledi. Oysa ki bu kitap 2010 yılında basılmış.)

aşkın halleri

“Ne kadar çok kendimiz olursak o kadar yalnızız bu dünya üzerinde. Bu yalnızlığın katlanılır hale gelmesi, ya üretken bir tek başınalık ya da birbirlerinin bağımsızlıklarını zedelemeden, sahip olunan ve küçük sırlarında korunmaya devam ettiği, bu yolla çekiciliğin halen daha ayakta tutulduğu güven dolu bir ilişkinin varlığıyla mümkündür. Peki böyle bir birliktelik mümkün müdür?” sy 180

“Aile, birliktelik ve evliliklerde gerçekleşen bu büyük değişiklikler bu kurumların bir anlamda ortadan kalkmasına mı yol açıyor, yoksa sonunda ilişkilerin ve ailenin yeni biçimlerinin ortaya çıkacağı uyum ve değişim süreçlerine mi işaret ediyor?” sy 239

“İnsanın kendini güvende, değerli, anlaşılmış hissettiği ve bir o kadar da bağımsızlığını yaşayabildiği ilişkilere ihtiyacı var. Kendilik değerimizin yükselmesi, huzurlu ve mutsuz olmadığımız bir hayat sürebilmemiz buna bağlı. Peki bu mümkün mü? Bu kitap biraz da bunu sorguluyor. Peki ya yanıt verebiliyor mu? diye soruyorum.” Sy 256

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu